Hurrem Sultan, kızı Mihrimah Sultanı, Diyarbakır Valisi Sadrazam Rüstem Paşa ile evlendirmek istiyordu. Bu durum Mihrimah Sultan’a talip nice yiğitleri memnun etmemişti. Bunun üzerine Rüstem Paşa’nın cüzzam hastalığına tutulmuş olduğu söylentisi yayılmış ve bu evliliğin engellenmesi planlanmıştı. Söylentiyi soruşturmak üzere Kanuni, saray başhekimi Mehmet Halife’yi görevlendirdi. Başhekim, Diyarbakır’a giderek Rüstem Paşa’yı muayene edecekti.
Uzun bir yolculuk sonunda Diyarbakır’a varan başhekim, Rüstem Paşa’ya gitti ve yol yorgunu olduğunu, hamama gitmek istediğini söyledi. Derken hamama gidildi ve burada Rüstem Paşa’nın çamaşırında bit olduğu görüldü. Başhekim, cüzzam hastalığına tutulanların vücudunda bit yaşamayacağına inanıldığı için, Rüstem Paşa’nın hasta olmadığına karar verdi. Hamamdan sonra başhekim, İstanbul’a geri döneceğini söyledi. Bu duruma bir anlam veremeyen Rüstem Paşa şaşkınlık içerisinde kaldı. Başhekim gördüklerini Kanuni’ye anlattı ve bu evliliğe bir mani olmadığını söyledi.
Bundan sonra Rüstem Paşa ile Mihrimah Sultan’ın evliliği; talihin yar olmasını anlatan en güzel hikaye olarak zikredilir oldu.
“Olacak bir kişinin bahti kavi, talihi yar, Kehlesi (biti) dahi mahalinde anın işe yarar”…. “Bahtiyarlık, dad-ı haktır, şahsı rahat ettirir,
En kerih bit, en kerit zandan beraat ettirir.
Rütbe-i ihsan-ı devlet, sanma ilme heledir,
Bahtının seyyaresi bazen yavaş bir kehledir…”