Kıymetli Doktora Öğrencilerim,
Ekin tarlalarının yanından geçmişsinizdir. Başı yeşil dik başaklar vardır. Bunların içlerinin dolu olduğunu sanırsınız ama onların içleri boştur. Bir de başları eğik sarı başaklar vardır. Bunların ise içleri tanelerle dolu doludur. İşte onlar gibi bir insanın içi boşsa, başı o kadar dik ve gururludur. İçi doluysa o da başaklar gibi başı yerde ve mütavazidir. Bir ilim adamının belki de adamlığın birinci ölçütü mütavaziliktir.
İkincisi, edepli olmaktır. Geçmişte M. Sıddik bin Said: “Edep ehli keremden hali olmaz, edepsiz okuyanlar alim olmaz” ve Yunus Emre: “İlim meclislerinden aradım, kıldım talep, ilim geride kaldı illa edep illa edep. Edep bir tac imiş nur-i Hüda’dan, giy o tacı emin ol her beladan” diyerek ne güzel ifade etmişlerdir.
Üçüncüsü, İlim aşkıdır.
Dördüncüsü ülke sevgisidir.
Son olarak hoşgörülü, samimi ve dürüst yaşamaktır.
Ancak bu değer ve amaçlar doğrultusunda yola çıkılabilirse, ilim sahibi olmanın bir anlamı olur. Yoksa “kitap yüklü merkepler (Cuma Suresi, 5)” temsili insan için kaçınılmaz son olur.