“Scarface” lakaplı ünlü mafya lideri Al Capone

Mafya denilince şüphesiz akla gelen ilk kişi “Al Capone’dur. Ben burada onun filmlere konu olan hayatını, siyaset ile derin bağını ve kendini vatansever olarak yutturmasını anlatmayacağım. Kendi yaşadığım deneyimden hareketle bazı sonuçlar çıkarmaya çalışacağım.

Eskiden TRT’de bir program vardı; “Ömür Dediğin”. Programda insanlar hayatlarını anlatıyorlardı. Hepsi ayrı birer romandı. İşte benim hayatım da böyle ancak biraz farklı “garip bir roman”… Kimler yok ki bu romanda; farklı dinler (yahudi, hıristiyan, budist, sih, dinsiz…) farklı kültürler, ezoterik yapılar, istihbaratçılar, tapınakçılar, masonlar, hizbuttahrirciler, teröristler, mafyalar ne ararsan var.

Kitabımda farklı başlıklar altında bu deneyimlerimi sizin ile paylaşacağım. Burada kendilerini öyle tanımlamasalar da biz halkın indindeki meşhur ifadesi ile “mafya” olarak gördüğümüz insanları anlatacağım.

Bir gün hayat üniversitemin koridorlarında dolaşıyorum. Aklım çoğunlukla yazmak istediğim yeni kitabım; “Roesia Ressort”ta olmasına rağmen bugün bakalım hayat bize neler öğretecek diye düşünüyorum. Derken Audi A5 marka bir araç iş yerimin kapısına yanaştı. Arabadan görünüşleri birbirinden bir hayli farklı 3 kişi indi. Ben biraz görmezden geldim. Misafirimiz ve arkadaşım onları bekliyormuş. İçeri buyur ettiler.

Üç kişiden önden gelen kurşuna kafa atacak tipten biriydi. İkincisi biraz daha oturaklı ama sert mizaçlı gözüküyordu. Üçüncüsü kulağında küpesi, dikkat çeken dövmeleri ile nesil çatışması yaşayan genç ergen bir kişiye benziyordu. Onlarla ilgili ilk izlenimlerim buydu.

Odaya geçtiler, çay kahve faslından sonra sohbet başladı. Konu bizim misafirin müteahhit olan gence vaad ettiği işi yapmaması ve 70 bin TL borçlu olmasıydı. Arkadaşım bu kişileri uzlaştırmaya çalışıyordu. Bir orta yol gayet medeni (!) konuşmalar içerisinde arandı. İçlerinden en kaba saba tipli olan esmer, orta boylu ilki; pek konuşmuyor. Ancak yer yer “güzel söyledin, baş tacısın” kelimeleri ağzından düşmüyordu. Karşısındaki borçluya: “Bak kardeş biz çözüm bulmaya geldik sen artistik yapıyorsun” diye inceden inceye ayar vermeyi de ihmal etmiyordu. Onun hayat anlayışına göre; bir kimse borçlu ise ve borcunu ödeyemiyorsa kafasına sıkması gerekiyordu. Arkadaşı böyle yapmış, işin yol ve yordamını en güzel şekilde göstermişti.

Diğerinin burnundan gelen sesinin yanı sıra babacan tavırları, “Abicim biz adam kazanırız, kaybetmeyiz”. “Hızlı yaşayan hızlı ölür”…vb gibi biraz felsefe dolu söylemleri dikkatimi çekiyordu. Onun felsefede zirve yapan en net ifadesi:”insan kendini ve ailesini riske etmez” oldu. Sonradan öğrendim ki bu kişi mürekkep yalamış, hatırı sayılır imkanlara da bir dönem sahip olmuş, ticaret erbabı bir kimseymiş.

Üçüncünün bir hayli zengin, 35-40’ında bir iş adamı olduğunu zaman sonra anlıyorum. Babasının Aydın’da halen çalışan bir fabrikası varmış. İşleri gayet iyi olduğundan Dubai’de iş yerleri açmışlar ve orada ekonominin bozulması üzerine Türkiye’ye dönüş yapmışlar. Kıvırcık saçlı, piyasaya yabancı, peltek konuşan bu kişi şimdide lüks konut projeleri ile mütaahitliğe soyunmuş.

Söz konusu kişilerden ilki hariç diğer ikisi ile bir kaç kez daha görüştük. Beraber kahvaltı yaptık. Çay içtik. Kuran’dan, dinden, sağlıktan, hacamattan, Menzilcilerin etkilerinden, ekonomiden, ticaretten bahis ile muhabbet ettik. Belki de beni en çok kahreden sohbet konusu; avam arasında bir hayli itibar gören; “Türkiye’nin dünyada hiçbir devletin sahip olmadığı; “bor” gibi madenlere sahip olması, ancak 2023 yılında bu madenleri çıkarma hakkı olacağı” söylentilerine onların da inanması oldu. Tam da Kaz dağlarında Kanadalı firmanın maden çıkardığı günlerdi.

Onlardan Dubai’de işlerin neden bozulduğunu, doların diğer para birimleri karşısında değer kazanmasının etkilerini öğrendim. En son ayrılmalarına yakın ortam oluştu bana neden “hoca” dendiğini sordular, kendimi tanıttım. Karşısındakileri korkutan kişinin yüzü solmaya başladı. Rengi ton ton attı. Sarıdan başladı mor renge doğru siması değişti. Ayrılırken bana daha saygılı hitap ediyordu.

Peki mafya benim gibi üflesen uçacak bir adamdan neden korktu?

-Korktu çünkü benim gibi adamları iyi tanıyordu. Hayatının bir döneminde benim gibi insanlar ile tanışmıştı. Satın alamayacağı kişileri biliyordu.
Bu kişileri yabana atmayın feleğin çemberinden geçmiş kişilerdir. Kimleri nasıl korkutacaklarını, kimleri nasıl satın alacaklarını iyi bilirler. Adamı gördüler mi tanırlar…

Şahıs zamanında İzmir’de büyük bir güvenlik şirketinin sahibiymiş. Emrinde binlerce silahlı/silahsız eleman çalışmaktaymış. Söylediğine göre; uyuşturucu, fuhuş, gasp… vb gibi hiçbir kötü fiille, organize suçlar ile işi olmamış. Ancak zamanında bir operasyon yapılıp, CMK’nın tüm katalog suçları ile itham edilmişler. İçeride biraz da yatmış. Sonra nasıl oldu ise tüm suçlamalardan beraat etmiş. Bir komiser onları karşılamış ve sizin gibi değerli insanlara bu yapılır mı demiş.

Bu olaydan aldığım ders ne ? Ne öğrendim?

1-Zengin insanların neden mafyaya ihtiyaç duyduğunu öğrendim. Piyasada düzenbaz sürü ile insan var. Hayatını hep dürüstlük üzerine kurmuş bir adamın iş yapması mümkün değil. Örneğin inşaatta parkeci parke çalar, bir diğeri işini düzgün yapmaz. Cepheci, sıvacı, elektrikçi, … herkesin farklı bir hilesi hurdası var. Dahası resmi işler hak getire diyeyim siz dönen dolapları hayal edin…

2-Kanunlar caydırıcı değil, esnek, suçlu ödüllendiriliyor sanki… Kimisi gelir bunlara çöker, dolandırıcısı ayrı… Adamlar ne yapsın? Kısa yoldan çare bu…

“Ya borç ya can” Yoksa adam seni dolandırmış mahkemeye ver, avukat tut para öde, mahkeme sürsün kaç yıl hakkını alacaksın, adamın üzerinde mal yok, yine hakkını alamadın.

3-Toplumumuzun adalet bilinci ve adalet mekanizmasına güveni yok. Bu kişileri belki kahraman görüyorlar. Ülkemizde adı medyada sıkça zikredilen mafyaların kahraman gibi sunulduğuna şahit olmuşsunuzdur.

4-Hocalık makamının bir Anadolu köyünden, İstanbul’daki seçkin ezoterik gruplara, Türkiye’den Amerika’ya, dağdan inmiş teröristinden mafyasına kadar herkes için saygın bir konum olduğunu…

Neler Yapmalı?

1-Kanunlarımız açık seçik, net olmalı

2-Cezalar caydırıcı olmalı

3-Adalet mekanizması hızlı işlemeli

4-Suç üstü halleri uygulanmalı

5-Yargı bağımsızlığı sağlanmalı

6-Toplumun adalet bilinci geliştirilmeli